Harcamalarınız size puan olarak geri dönsün!

Kazanç Oranınız:1,00 = 2Puanlar

-16%

Cogito 97 – İmajı Düşünmek

Orijinal fiyat: ₺250,00.Şu andaki fiyat: ₺210,00.

Bugün imajlarla ilişkimiz ile dünyada varoluş tarzımız arasındaki bağlantı nedir? İmajların dünyayı algılayışımız, onu ifade edişimiz, kişisel ve kolektif kimliklerimiz üzerindeki etkisi nasıl anlaşılır? Bu sorulara yanıt vermek için, sanat kuramlarının, görsel kültür araştırmalarının, sinemanın ve edebiyatın imaj üzerine çalışmalarının yanında felsefi bir bakışa da ihtiyaç var.

Stok kodu: YKY9771300288097 Kategoriler:

Açıklama

Bugün imajlarla ilişkimiz ile dünyada varoluş tarzımız arasındaki bağlantı nedir? İmajların dünyayı algılayışımız, onu ifade edişimiz, kişisel ve kolektif kimliklerimiz üzerindeki etkisi nasıl anlaşılır? Bu sorulara yanıt vermek için, sanat kuramlarının, görsel kültür araştırmalarının, sinemanın ve edebiyatın imaj üzerine çalışmalarının yanında felsefi bir bakışa da ihtiyaç var.İçindekiler, sunuş yazısı ve ilk makaleyi buradan okuyabilirsiniz.Şu halde dünyanın görünürlüğünü yeniden betimleyebilmek amacıyla imaj fenomeninin kendisine gitmeliyiz. İmajlara dönmeyi hedefleyen bir sorgulama öncelikle onların yaşam dünyamız (Lebenswelt) içindeki konumlarını ortaya koymaya çalışmalıdır. Simulakrlara karşı kendimizi korumak yerine, imajın bize ne sunduğunu, nasıl verildiğini, nasıl bağımlılık yaptığını ve özellikle imaj eğitimini düşünmemiz gerekiyor. İmaj pedagojisi bir tür tüketim nesnesine dönüşen imajlara bakışın, onlara mesafe almanın ve onları deşifre etmenin eğitimi olmalıdır.Ne var ki imajın ne olduğu ya da nasıl işlediği sorusuna cevap vermek hiç de kolay görünmüyor. İmajın görünürlüğünden onun anlaşılırlığına geçiş nasıl işler? Asıl işi kavramlar üretmek olan felsefe imajı nasıl ele alır? Günümüzde “imaj bilimi” (Bildwissenschaft) nasıl yapılmalıdır? İmajın ne olduğunu sormak onun varlığını araştırmak ise imajın varlığı sorusu düşüncemizin önüne bir engel olarak çıkıyor çünkü imajın mimetik özelliğini hedefe koyan klasik töz ontolojisi içinde ilerlemek birtakım zorlukları beraberinde getirir. Söz konusu yaklaşıma göre imajın bize bir şey göstermesinin koşulu, onun görmediğimiz bir gerçekliğe bağlı olmasıdır. İmaj bir yandan gerçekliğin görünüre gelmesi, diğer yandan bu görünürün tanık olduğu bir gerçeklik yokluğunu ya da namevcudiyeti çağrıştırır. Dolayısıyla, imaj gerçekliğin hayaleti olarak varlık ve yokluk arasında bir yerde konumlanır. İmajın duyusal boyutu onun evrensel olmasını engeller ve belli bir göreceliliğe götürür. Böylece asıl olanın anlamı kaybolur çünkü imaj doğası gereği şeyin gerçekliğine işaret etmekte yetersiz kalır. Gelgelelim, modern dünyanın imajları kurgu ve gerçeklik arasındaki sınırları bulanıklaştırdıkları için imaj artık şeyin fiili varoluşunun yokluğu yerine bir tür mevcudiyet yanılsamasına yol açar. İmaj artık şeylerle bir benzerlik ilişkisine sahip olmayan sanal gerçekliktir. Hatta Jean Baudrillard’ın ifade ettiği gibi, “sentetik imaj yeniden yaşanması mümkün olmayacak bir ânı tespit etme niteliğinden uzak olduğu için, onda zamansal kesinlikten, analojik imaja özgü zamansal punctum’dan eser yoktur”.Şu halde imajların şeylerin yerine nasıl geçtiğini düşünmek yerine, imajların bize nasıl verildiğini ve bizim onlara nasıl eriştiğimizi yeniden düşünmek istiyoruz. Fiziksel nesneler mekânda birbirleri ile belli bir dışsallık ilişkisi içerisinde bulunurlar. Örneğin çalışma masam mekândadır ve diğer nesnelerle belli bir dışsallık ilişkisi içerisinde bulunur. Oysa taşın, ahşabın, kumaşın, kâğıdın üstünde ya da dijital ekranlarda bulunan imaj, çalışma masamın bulunduğu şekilde mekânda değildir ve maddeye indirgenemez. İmaj diğer fiziksel nesnelere nedensellik ilişkisi ile bağlı değildir. Elbette imajın fiziksel dayanağı fiziksel dünyaya dahildir ve öznelerarasılık içinde ona belli ölçüde sabitlik ve devamlılık kazandırır. İmajın tarihsel ve estetik koşullarını belirleyebilir ama onun varlığının anlamını bütünüyle kuşatamaz. Dolayısıyla imajın varlığının ortaya çıkış koşulları onu ifade eden araçların koşullarına indirgenemez. Fiziksel dayanak zarar görse hatta yok olsa bile imaj varlığını sürdürür. İmaj kendisini ifade eden aracı aşarak dilsel metafor, resim, fotoğraf ya da dijital platformlar gibi başka araçlara geçer. Bu anlamda Husserl’in ifade ettiği gibi imaj ideal bir nesnedir ve algılanan şeyin maddi gerçekliğiyle karıştırılamaz. Husserl’in ardından imajın fenomenolojik betimlemesini yapan Sartre onu gerçek-dışı (irréel) olarak adlandırır. Ona göre imajın yönelimsel bir yapısı vardır ve o, ne muğlak bir düşünce ne de zayıf bir duyumdur, o, bir şey değil bir eylemdir.II- Antikçağ’da düzyazı felsefi düşüncenin ifade biçimi olmadan evvel, yazı biçim olarak şiire yakındır; sadece yazı değil konuşma da böyledir, duygu ve düşünceler ölçülü ve uyaklı dizelerle anlatılmaktadır. Burada şiir derken kastedilen destanlar, tragedyalar, komedyalar, dithyramboslar, dahası Sokrates öncesi düşünürlerin ve Thukydides öncesi tarihçilerin yazmış oldukları da dahil bütün bir Yunan külliyatıdır. Gelenek aktarımının henüz söze dayalı olduğu zamanlardır söz konusu olan. Homeros’tan önce Yunanların bütün kültür birikiminin sözlü hafızada depolandığını biliyoruz. Yazı Homeros’la birlikte ve onun çağında kullanılmaya başlar; ama Platon’un yaşadığı dönemde, yani yaklaşık üç yüz yıl sonra, kültür hâlâ sözlüdür. Halk yarı okuryazardır; şairler okunsun diye değil, dinlensin ya da sahnelensin diye yazmaktadır. Poetik kültüre savaş ilan eden Platon zamanında (elbette Platon’un savaş ilan ettiği şiir bugün bizim anladığımız şiir değildir; arada ortak unsurlar olsa da burada söz konusu olan şiirle biçimlenen bir kültür ve şiirle biçimlenen bir zihin yapısıdır) büyük bir devrim gerçekleşir. Devlet diyaloğu da bu savaşın ilanı gibidir ve savaş Sokrates’in şu sözleriyle ilan edilmektedir: “Glaukon… büyük bir savaş bu bizimki, sanıldığından çok daha büyük bir savaş… Dinlesek de, söylediklerine kanmadan dinleriz şiiri, içimizin dümenini kaptırmayız ona… onlar senin devletine girdi mi… acı ve tatlı duygular kanunların yerini alır, toplum her şeyde en iyiye bakacak yerde, acıya tatlıya bakar… bu başıboş sanatı devletimizden atmakta haklıyız; aklın gereğine uymak ödevimiz…”İlk bakışta sorun şiirin içeriğiyle ve içeriklerin sebep olduğu duygulanımlarla ilgiliymiş gibi görünür: Şairler arasında kaba saba hikâyeleri anlatanlar, çok abartanlar, insanları aşağılık, acınası durumlarda gösterenler, adil kişilerin felakete düşüşünü betimleyenler, tanrılarla ilgili ensest, cinayet, tecavüz, ihanet, zulüm hikâyelerini söze dökenler, duyguları eğitmek bir yana azdıranlar kötü alışkanlıklara yol açmaktadır. Havelock’a göre, sorun sadece içerik olsa mesele bir revizyonla halledilebilecek, ayıklama yoluyla zararlı içerikler yararlılardan ayrılabilecektir. Oysa şiir biçimi açısından da tehlikelidir. Gerek kelime seçimi –kelimeler açık ve tek anlamlı değil, muğlak, belirsiz ve çok anlamlıdır–gerekse dizelerin ölçüm, uyum ve tartımla dile getirilişi şairlerin bizdeki duygulara hükmedebilmelerini sağlayacak ve eleştirel bir zihnin gelişmesini engelleyecek şekilde düzenlenmiştir. Şiir sahip olduğu teknik araçlar sayesinde bilinçdışına etki ederek cezbetmekte ve kandırmaktadır; patalojik bir etkidir bu. Kısaca şiirin muhtevası ahlaki açıdan zararlıdır, mekanizması zihin için tehlikelidir; şiir aklı kötürüm bırakmakta, ruhu zehirlemektedir.Devamı bu sayıda…

Ek bilgi

ISBN

9771300288097

Yayınevi

Bibliyotek: Kitap Tutkunlarının Güvenilir Adresi

Bibliyotek, edebiyat dünyasının zengin ve çeşitli yelpazesini, seçkin yayınevleriyle işbirliği içinde siz değerli okurlarımıza sunmaktan gurur duyar. Kitap severlerin beklentilerini en üst düzeyde karşılamak adına sürekli gelişen ve yenilenen bir hizmet anlayışıyla hareket ediyoruz.

Stok Bilgisi ve Ürün Tedarik Süreci

Web sitemizdeki ürünlerimiz, birçok satış kanalıyla doğrudan entegre bir sistem üzerinden yönetilmektedir. Bu nedenle, sitemizde belirli bir stok bilgisi görüntülenmemektedir. Eğer aradığınız ürün tedarikçi firmamızda mevcut veya stoklarımızda bulunuyorsa, sitemiz üzerinden satın alabilirsiniz. Firmaların yanlış stok bilgilendirmesinden dolayı iptal edilen siparişleriniz için tarafınıza bilgilendirme yapılarak ücret iadeniz gerçekleştirilecektir.

Ön Satıştaki Ürünler Hakkında

Ön satışta olan ürünlerimizin detayları ve çıkış tarihleri, web sitemizde ürün sayfalarında belirtilmektedir. Eğer siparişinize bir ön satış ürünü eklemişseniz, tüm siparişiniz, bu ürünün çıkış tarihinden sonra gönderilecektir. Parçalı gönderim yapmadığımız için, siparişlerinizin tamamını bir arada teslim ediyoruz.

Tedarik Süreci ve Süreleri

Bibliyotek olarak, binlerce kitaptan oluşan geniş bir envantere sahibiz. Ancak, bazı özel veya daha az talep gören kitaplar, doğrudan yayınevleri veya tedarikçi firmalardan temin edilmektedir. Tedarik süreci, kitabın yayınevi veya tedarikçiye göre değişkenlik gösterebilir ve genellikle 3 ila 10 iş günü arasında sürmektedir. Siparişinizde tedarik aşamasında olan bir ürün varsa, bu ürünün tedarik süreci tamamlandığında tüm siparişiniz kargoya verilecektir.

Kargo Süreci

Tedarik süreci tamamlanan ürünler, 2 iş günü içinde kargoya teslim edilmektedir. Hızlı ve güvenilir kargo hizmetimizle, kitaplarınız en kısa sürede kapınıza ulaşacaktır.

Bibliyotek, kitap tutkunları için kesintisiz ve kaliteli bir okuma deneyimi sunmayı hedefliyor. Sizlerle edebiyatın büyülü dünyasında buluşmak için sabırsızlanıyoruz.

Ürün bilgilendirme sayfasındaki hataları aşağıdaki form aracılığıyla bildirebilirsiniz.